Çankırı Şivesi

Aah:Hayır,yok olmaz,itemiyorum anlamına gelir.

Aba:Abla,büyük kızkardeş.

Abağından:Aniden

Abari: Şaşkınlık ifadesi
Abalamak(Apalamak): Çocuğun emeklemesi.

Abalatmak: Çankırı yöresinde:1.Dizler ve eller üzerinde yürütmek. Ör.:Delikanlıyı mahallenin çetesi çevirip bebek gibi abalatıncaya kadar dövmüş. 2.Mec.Birisini çok zor ve güç bir konuma düşürmek. Ör.:Yeni müdür, göreve başlar başlamaz çalışanları abalatmaya başladı.

Abalı:Yoksul Fakir.

abamak:Çankırı yöresinde:1.Bir nesneyi başka bir nesnenin üzerine eğimli ve birini öbürünün desteğine bağımlı kılma. Ör.:Kalasları duvara abadılar. 2.Mec.Bir olayı birinin üzerine yıkmak. Sorumluluğu ve olayın yaptırımını birine yüklemek. Ör.:Kendileri hırsızlık yaptılar, mahallenin garibine abayıverdiler.

Abayı yakmak: Aşık olmak.

Abra: Dara, terazinin darası (Tartarken terazinin abrasını al,haksızlık olmasın)

Abesthane:Tuvalet

Abıca:Çankırı yöresinde, babanın erkek kardeşi, amca.
Ör.:Benim üç abıcam var, üçü de çok muhterem insandır.
("Abıca" sözcüğü, "abi, abıla, abılay" gibi aynı kökten has Türkçe bir kelimedir. "Abılay", Orta Asya Türk lehçelerinde "büyük ve saygın kimse" anlamında erkek ismi olarak kullanılırdı.Hatta, bir de, "Abılay Destanı" vardır.)

Abuca: Amca, babanın erkek kardeşi
Aboğ:Şaşma ve korku ünlemi

ACAPLAMAK: Tenkit etmek, eleştirmek, hoş karşılamamak

Adaksadak: Aburcubur anlamında bir söz (Kızım çocuklara adam akıllı yemek yedir, adaksadağa pek aldanma)

Acans:Haberler
Acı kireç:Sönmemiş kireç

Ağanin(Ağaning): İlk bakışta aga veya ağa sözcüğünden hareketle "ağabeysinin" anlamı içeriyorsa da bukelime kadınlar tarafından da kullanıldığı için bir hitap edatı halini almış bulunmaktadır(Haydi ağanin bana bir su getir)

Ağcalak:Daha çok meşe ormanlarında yetişen, hafif biberli beyaz renkli bir tür mantar.

Ağanın Abisinin:Kendisinden küçüğe hitap etmek için kullanılır.
ağdurmak:Çankırı yöresinde; bir dengin, hayvan yükünün veya terazi gibi eşitlik gerektiren durumlarda dengenin bozularak daha ağır tarafa meyletmesi ya da yıkılması. Çöğmek. Ör.:Hayvanın yükü sola ağdurduğu için sağ denginden asılarak götürdük.

Ağmak I: Örümceğin ağ üzerindeki hareketine benzer şekilde ağır ağır yukarı doğru tırmanmak veya aşağı doğru inmek. “Bulut gökyüzüne doğru ağdı"
"Tepenin yamacında ağdı gitti"

Ağmak:Çankırı yöresinde; yavaş yavaş yukarı doğru yükselmek. Ör.:Duman ve sis göğe doğru ağdı.

Ağrı: Doğru, dolayı, üzerinden (Çankırı'ya Şabanözünden ağrı gidecekler)

Ağırlama: Çankırı'da çekilen üç bölümlük halayın ilk, giriş kısmı.

Ağsamak/Ağsak: Aksamak/aksak kelimelerinin yöresel ağızdaki söylenişi.

Ağu: Zehir

Adım kesmek: Yürüme yaşı geldiği halde yürüyemeyen çocuğun yürümesini teminetmek üzere çocuğun ayakları arasına bağlanan ipin kesilmesi şeklinde cereyan eden birbatıl inanç. Bizim köyde bu iş şöyle yapılır: Adımı kesilecek çocuk ayaklarına ip bağlı olarak belli bir noktada tutulur, sonra aynı yaşta bulunan bir kız ve bir erkek çocuğu ters istikametlerde koşarak belli bir cismin (mesela bir evin) etrafında tur atmak suretiyle koştuktan sonra çocuğun yanına ilk gelen ipi keser. Bu adet, bazı yerlerde camiden ilk çıkan cemaatin ipi kesmesi şeklinde uygulanmaktadır.

Afat:Afetler, belalar, kıranlar. Şiddetli sel.

Ağızbağı: İçine tahıl cinsinden şeyler konulan çuvalların ağızını bağlamaya yarayan ve çoğu kere çuvalın ağız kenarına sabitlenmiş olarak bulunan ip ki; daha çok "Ağızbâ" şeklinde kelimenin sonundaki "a" harfi uzatılarak telaffuz edilmektedir.

Ağzına keşkek: Şaşkınlık ifadesi
Ağzı pek:Sır vermeyen

Afirmek: Çalmak, alıp gitmek

Afur : Hayvanların, saman, ot, yem ve benzeri yiyeceklerini yemeleri için, beton veya ağaçtan yapılmış oluk şeklinde kap.

Ahraz/Araz: Dilsiz, konuşamayan, lal anlamında kullanılır.

Ahlat:Yaban(evcilleşmemiş)armut ağacı.

Ahret Suali : İnci ince sorgulamak.

Ak buğday :Kılçıksız ve oldukça yumuşak bir buğdaytürüdür. Unu oldukça beyazdır. Un dışında başka yiceklerin yapımında kullanılmaz. Ekonomik değeri fazla değildir.

Akçıl: Beyazımtrak, beyaza çalan.

Akıldane:Yol gösteren, kılavuzluk yapan (Akıl hocası)

Alaçakır: Yarı olmuş meyve, yeni olgunlaşmaya başlamış armut veya ahlat.

Alakar: Kış mevsimimin ilk günlerinde yağan ve yeryüzünü tamamen kapatmayan ve yer yer toprak görülen hafif kar.

Alasemet: Alelacele, gelişigüzel. (Örn. Adam alasemet bir çorba içti, sonra da tarlanın yolunu tuttu)

Alav (Alev) : Yanan maddeler ya da gazlardan türlü biçimlerde uzanan ışıklı ateş.

Albermek: Alıp gelmek.

Algasamak: Bayılmaya yüz tutmak,bayılacak derecede bilinç kaybına uğramak (Güneş çok sıcık adamı algasatıyor)

Algun:Küçük su yolu, yağmur sularının düzenliakışını sağlamak için hazırlanan küçük su kanalcığı. (Örneğin, yağmur sularının akarak çadırın içine girmesini önlemek için çadırın çevresine açılan küçük kanal). Ayrıca Algun kelimesi, çok susamış ve bu yüzden de çok suiçen çift öküzleri için de kullanılmaktadır.

Alimallah:Söylenen bir sözün doğruluğuna inandırmak için "Allah bilir" anlamında kullanılan bir söz.

Alitirik:Elektrik kelimesinden bozma olduğunu sandığım bu kelime genelde pille çalışan Elfeneri anlamında kullanılmaktadır. (Örn. Alitiriği al da kömürlükten bir kova kömür getir)

Allasen: Allahını seversen

Alnının Şakı : Alnının ortası

Aluç (Alıç) : Gülgillerden, kırlarda yetişen yabani bir ağaç.

Amanin:Aman Allah'ım karşılığı kullanılan şaşkınlık nidası.

Anadut: Eskiden kullanılan Buğday sapı yüklemeğe mahsus üç kollu alet .

Anafur/Anafurcu :Anafor kelimesinin yöresel söylenişi olup, karşılıksız çıkar anlamında kullanılmaktadır. Anafurcu ise çıkarcı, menfaatine düşkün kişi anlamında kullanılmaktadır.

Angır:Bacak

Angırak: Bacağın diz kapağı bölgesi

Aparlo: Hoparlör

Apışmak: dik bir sonuçla karşılaşmak

Arakçın:İşlemeli takkeye verilen ad.

Aralık:Sokak veya evin giriş kısmındaki hol.

Arap:Fotoğraf negatifi. Eskiden bugünki gibi filimler yoktu ve fotoğrafın negatifleri de karta basılırdı. İşte henüz banyo edilmemiş bu karta arap adı verilirdi.

Arapaşı:Daha çok Çorum ve Yozgat yörelerinde yenilen ancak Çankırımızda da bilinen bir tür yemek. Daha çok kış aylarında tüketilen Arapaşı, güzelce pişirilmiş ve büyükçe bir tepsiye serilmiş hamurun tahta kaşıklar yardımıyla ayrı bir tastaki tavuk çorbasına daldırılıp yutulmasıyla yenilir ki; söz konusu çorba tavuk etlerinin parçalanması ve suyuna salça ve nar ekşisi katılmak suretiyle hazırlanır. Burada maharet, tahta kaşıktaki hamuru çorbanın içine düşürmemektir.

Arappazarı:Toptan,kabala

Ardala/Ardı:Hantal, iri yarı, anormal cüsseli.

Arfana: Obur, pisboğaz (Çankırı)

Argaç: Davarın toplu (sürü) olarak bulunduğu düzlük (dağ sırtı).

Arnaç: Karşılık, mukabil, mütekabiliyet (Ör. Ne söylersen hemen arnacını veriyor)

Ars:Sansargillerden olup özellikle tavuk ve ördek gibi hayvanları boğarak öldüren bir tür etçil memeli.

Artımuk:Bir kısmı yenilmiş yemek, bir kısmı yenildikten sonra arta kalan yiyecek.

Arın:Karşı, yamaç, görünen yüz (Ör. Güneşin arnında oturma, sıcak geçer)

Arzuman:Heves

Aspuras:Sulu ve oldukça iri bir tür yaz armudu.

Asu: Âsi, isyankar (ne o, sana yardım ettiysem Allah'a asu mu oldum)

Aş Leğeni: Eski Çankırı'da yemek ve mutfak takımlarından biri olan ; çorba koymaya ve az miktarda hamur yoğurmaya mahsus bakır kap.

Aş leğeni: Çorba koymada, un yoğurmada, unu hamur halime getirmede kullanılır

Aşketmek/aşırmak: Tokat vurmak, şamar indirmek, olanca gücüyle vurmak.(Örn. Adam çocuğuna öyle kızmıştı ki, Allah yaratmış demeden bir tokat aşketti

Aşlak: Aşılanmış,aşı yapılmış, ahlat ağacının aşılanması suretiyle elde edilen meyve ağacı. (Örn. Aşlaklar henüz taze. Sakın dalından asılmayın. Yoksa kırılır)

Aşlama: Aşı yapılmış ağaç veya besleme. Başkasının malının üzerine oturan, yeni yetme zengin. (Örn. Haydi ulan, sen aşlamanın birisin. İçgüveysi olarak geldin, adamın malının üzerine oturdun. Şimdi adamım diye ortalıkta dolaşıyorsun)

Aşırt: Sütre gerisi, tümsek ya da tepe arkası, bakıldığında görülemeyen ufuk gerisi.

Aşırtma: Hayvan semerlerinin öne doğru kayıp hayvanın boynundan aşağı düşmemesi için havvanın kalçalarına geçirilen ve paldım (götlük)ın denilen parçanın sinil denilen hayvanın arka ayak dirseklerine doğru düşmemesi için iki ucu paldıma bağlı olup semerin arkasında hayvanın kaba yerlerine geçirilen parça.

Atmuk: İnsanlarda ve hayvanlarda erkeklik suyu, meni veya sperm.

Avla - Avlu:Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan.

Avsunlamak:Zehirli hayvan sokmalarına karşı okuyup, üfleyerek bağışıklık kazandırmak, şerbetlemek.

Avurtlak:Ağzındaki bir rahatsızlık veya iltihap sebebiyle yanakları şişmiş, avurtları normalden çok daha kabarık hale gelmiş olan.

Avuz/Ağız:Yeni doğumyapmış ineğin ilk birkaç günde vermiş olduğu kıvamlıca süt. (Pişirilip içine şeker eklenerek çok lezzetli bir yiyecek elde edilir.)

Ayağı ağırlı: Hamile,gebe kadın.

Ayak bağı kesme:Yürüme çağı geldiği halde yürüyemeyen çocukların ayaklarına ip bağlayarak, cami önüne götürülür. Camiden ilk çıkan kişi bu ipi keser. Buna denir.

Ayakçak: Tırpan biçerken, biçilen ekinin biraz daha toplu olarak, bir arada bırakılması için, ayaklara bağlanan alet
Kağnı durduğu zaman, yükün öküzün boynuna binmesini önlemek için boyunduruğun altına dikilen ağaz destek (direk).

Ayaklı:Merdiven

Ayer: Uyanık davranan, gözü açık

Aynacebi: Gömleklerin sol göğüs kısmında bulunan cepler.

Aynalı: Yünden örülen çoraplarda bir motifin adı. Bu motifle örülen çoraplar da motifin adıyla anılır.

Azap: Hizmetçi,hizmetkar.

Akasga:Akasya ağacı

Akıtma:Krepin köy versiyonuJ

Akpak:Ter Temiz

Alamuk:Bulutlu,durgun ve çok sıcak hava.

Anay anay Seni Gidi seni : sıkılma ifadesi
Anay veran anay :Bıktırıcı kötülük, dert
Anadut: Tarlada biçilmiş ot yada desteyi insan gücüyle taşıma aleti
Analık:Üvey anne.

Amarat:Çalışkan,işbilir,hamarat.

Amarkan:Amerika.

Ameskene:Küçük siyah erik.

Apış kurmak:Bağdaş kurmak.

Apteslik:El yüz yıkama yeri

Aralamak:Çalmak

Âraz:Sağır ve Dilsiz.

Arı tatlısı:Bal

Avrat:Eş,zevce,karı

Âksırık:Hapşırma.

Alatirik: Elektrik.
Algun: Kapalı su yolu, kanal
Alma: Elma
Amel: İshal,tırık
Asortik: Sosyetik
Âşa:Ayşe

Aş yirmek:Kadınlar yüklülük dolayısıyla bazı yemekleri seçip bazılarından nefret etmek.

Ateş Tuğlası:Soba içlerine yerleştirilen tuğla.

Avanah:Kolaylıkla kandırabilen kimse.

Avrat:Kadın,kız

Avlağa:Duvar

Avlu:Evin önündeki duvarla kapalı üstü açık bahçe.
Avu:Zehir

Avuz: İneğin doğum sonrasında, koyu kıvamdaki ilk sütü (içine şeker katılarak insanlar tarafındanda yenir.
Ayak yolu:Tuvalet

Ayımantarı:İçi boş,yenilmez bir mantar.

Ayru:Ayrı

Ayşam:Akşam

Azımsımak:Az görmek

Azdurucu: Kötülüğe teşvik eden

Azdırmak:Birisini,bir başkası aleyhine kışkırtmak.

Azumsumak:Azbulmak,yetersiz

Azgun:Azgın

Azzık:Yemek

 

Hava Durumu,Döviz Kuru,Anket
 
Sitemizi Nasıl Buldunuz ?
Mükemmel
Çok Güzel
Normal
İdare Eder
Kötü



Kuran-ı Kerim'de Ara
 
Diyanet Meali
Elmalılı Y. M.
Yaşar Nuri M.
Çankırı'yı İzle
 


Padişahlarımız, Atam İzindeyiz
 
www.baktube.tr.gg




Image Hosted by ImageShack.us